Sunday, September 19, 2010

POLİSTE TERFİLER, NAKİLLER

Polis adaleti temsil eder, polis adaletin temel taşıdır. Adalet polisten başlar da diyebiliriz. Haksızlığa uğrayan, hakkını arayan herkesin ilk baş vurduğu yer polistir. Polis güvenilirdir, yasalardan yanadır, canımızın, malımızın, huzurumuzun teminatıdır. Son zamanlarda Polis teşkilatında bir takım huzursuzlukların yaşanmakta olduğunu basında ve ekranlarda üzülerek izlemekteyiz. Bu huzursuzluklara neden olan iddiaların ne derece gerçek olduğunu ve hangi boyutta olduğunu bilmiyorum. Ama bildiğim bir gerçek var ki, polisin iç işlerine herkesin karıştığıdır. Tabii tümü için demiyorum ama sendikalar karışır, sivil toplum örgütleri karışır, siyasi partiler karışır, hukukcular karışır, velhasıl bir karışmadır gidiyor. Kaçtır dava açılır, terfiler Mahkeme tarafından geri alınır. Bu şu bakımdan hiç hoş değil: Mahkeme doğru karara vardığına göre demek oluyor ki yanlışlık, haksızlık ilk başta yapılmıştır. Bu da bundan böyle terfi alamayan veya terfi alıp nakli çıkan şikayetci durumdaki her polisin haklı veya haksız sağa sola şikayet etmesini, bir kısmının da yargıya başvurmasını tetikleyecektir. Nasıl olmasa geride emsalleri de olduğuna göre, çeşitli kesimlerden gerek basında gerekse de TV ekranlarında bu hususta çeşitli görüşler ve iddialarla konu irdelendiğinde seyreyleyin cümbüşü. Nitekim de bu konu çeşitli kesimlerce irdeleniyor. Gelinen nokta bu. Varın siz düşünün polis camiası içindeki alemi, küskünlüğü, kırgınlığı, savsaklığı ve bu konunun disipline etkisini. Bu takdirde beklenen randıman nasıl alınabilir ki? Polis huzursuz, ailesi huzursuz, çevresi huzursuz olursa, buna çeşitli dedikodular ve dürtüler de eklenirse polisin dirliği de bozulur ona olan güven de sarsılır, saygınlığı da azalır. Polis teşkilatı bir ailedir, her zaman birlik, beraberlik ve huzur içinde olmalıdır. Aile içinde davalaşmalar başlar, dışarıdan müdahaleler olursa o ailede ne birlik kalır ne de düzen. Tabii saygı da.

Eskiden yapılan terfi veya nakillerde hiç haksızlık yok muydu? Elbette vardı, ama kısa bir süre alçak sesle dedikodu yapılır, geçer giderdi. Kısacası kol kırılır yen içinde kalırdı. Şimdilerde halkın diline düştü, güncel konu oldu. Nedense son zamanlarda her terfi ve nakilde bu tartışmalar alevleniyor. Bu hem Polis teşkilatının hem de halkın zarar görmesine neden olmaktadır. Polisin sivil otoriteye bağlanması gerektiği yıllardan beri söylenir. Devlet kurumları arasında ayakta kalabilenlerin başında Polis teşkilatı gelmektedir. Sivile bağlandığı takdirde ne duruma gelebileceğini burada yazmama gerek yok sanırım. Parmağımızın arkasına saklanarak bir yere varamayız. Tecrübeler açıkca ortada. Polisin sivile bağlanması durumunda zannedersem iktidar değiştikçe müşavirler ordusunun yanında bir de polis subayları ordusu yer alacaktır. ‘O benim partimdendir’ ‘bu senin partindendir’ denilerek polis iş yapamaz hale getirilecektir.

Bizim dönemin ve bizden önceki dönemin polislerin yaşadığı zorlukları ve çektiği sıkıntıları yazalım desek sayfalar sığmaz. Ama bu, aynı sıkıntıların tekrardan yaşanması gerekir demek değildir. Elbette daha güzel daha çağdaş bir ortamın yaratılması gereklidir. Bu açıdan bu güzide kuruluşumuzun daha iyi noktalara taşınması için herkese görevler düşmektedir. Bu nedenle yıkıcı, kışkırtıcı söylem veya eylemlerden kaçınılması, sorunları varsa kendi bünyesinde çözümlemesi daha yararlı olur inancındayım. Bunu başaracaklarından kuşkum yoktur. O yüzden üst kademenin, iddiaları etkisiz kılmak açısından öncelikle teşkilat içinde hakkaniyeti sağlayacaklarına, bu suretle hiç bir eleştiriye fırsat vermeyeceklerine ve yakın zamanda Mahkeme kararları sonrasında ortaya çıkan imajı silip ortadan kaldıracaklarına ve yenilerine fırsat vermeyeceklerine inanıyorum. Aksi halde teşkilat, adaleti savunduğunu halka inandırmakta biraz zorlanır. Bu teşkilatı olsun yıpratmamak lazım, zira hepimize gereklidir. Polisin her zaman saygınlığını koruması ve devam ettirmesi gerekir. Son zamanlardaki huzursuzlukların ve buna paralel olarak yaşanan gelişmelerin ne yazık ki teşkilatın zedelenmesine yol açtığı bir gerçek O açıdan bunun telafisi için tüm teşkilata görev düşmektedir. Umarım bundan sonra bu gibi satırları yazmaya ne ben ne de diğerleri gereksinim duyar.

Polis teşkilatımıza, her zaman olduğu gibi birlik ve beraberlik içinde olmaları temennisiyle, daha başarılı daha güzel günler diliyorum.




Fikret ŞANAL.
Brüksel.
20.08.2010

No comments:

Post a Comment