Sunday, August 15, 2010

Sırası Gelmişken (Benzincilerin Grev Haberi)

Geçtiğimiz Perşembe günü benzinciler süresiz greve giriyor diye bir haber uçuruldu, haliyle ben de gidip sıraya girdim, benzinde dört pompa faaliyetteydi, beşinci sırada yerimi aldım.

Az sonra arabalar sağlı sollu akın etti, ne sıra kaldı ne intizam, sonradan gelenler ötekilerin sırasını nasıl keseceğim diye büyük maharetler sergiledi ve büyük bir karmaşa yaşandı. Neticede grev falan olmadı ama bir gece önce ansızın alınan grev kararını nazar-ı dikkate alan halk doğal olarak akın etmek zorunda kaldı. Benim burada irdelemek istediğim konu grevden ziyade insanımızın davranışlarıdır. Sıra yok, saygı yok, sabır yok, nizam intizam yok, ötekinin hakkına saldırı çok, bencillik çok, düşüncesizlik çok. Ben birkaç dakikada oradan ayrılacağım yerde tam otuz yedi dakika sonra ayrıldım. Benim arkamdaki bayan sürücü hala ordaydı. Bu durum trafikle çok yakından bağlantılıdır. İşte dün yaşanan sözünü ettiğim ve gün gibi ortaya çıkan olumsuzlukların aynisi trafikte de yaşamaktadır. Benzin istasyonundaki durum bizim aynamızdır. Öğrendiğim kadarıyla diğer istasyonlarda da aynisi yaşanmıştır, zaten aksini duysam şaşardım. Sonuçta oraya akın edenler, trafikteki sürücülerdir. Dolayısıyla sırasını bekleyen insanlar kendi haklarını nasıl koruyabilirler acaba. Yoksa onlar da mı ötekiler gibi davranmalı, hani derler ya üzüm üzüme baka baka kararır, bizler de üzüm gibi mi olalım yani. Ne yazık ki tüm güzellikler çok gerilerde kaldı, şimdi bizden çok uzak biz de onlardan. Peki tümü de öyle mi diye sorarsanız, elbette değil derim, amma kurular o kadar çok ki arada yanan yaşlar fark edilmez bile…


Medeniyetin ana unsurlarını benimseyip içimize sindiremediğimiz takdirde hiçbir yere varamayız. Ne trafikte düzen sağlanır ne de sosyal yaşamın öteki safhalarında. Bir de tutturduk AB’ye girelim. Hade girelim ama bu halde nasıl gireriz ki, (üstelik hangi statüde, neyse siyasi boyutuna girmeyelim) haa girdikten sonra gereğini yaparız, düzeltiriz deniyorsa, peki neden şimdi yapmıyoruz acaba. Bir engel mi var? Avrupa ülkelerine gidenler gayet iyi bilirler oralarda sıra, saygı, nizam – intizam nasıldır diye. Dünyanın çeşitli ülkelerinden hatta en geri kalmış ülkelerinden giden insanların nasıl adapte olduklarını bir görseler. Biz burada küçücük bir ülkede hem de eğitim düzeyi gayet yüksek olduğu halde bir türlü bunu başaramıyoruz, övündüğümüzde de bir harmanlık yer isteriz. Sebebi ne acaba? Şimdi bu yazıyı okuyanların bir kısmının belki de canı sıkılacak, bir kısmı da doğrudur diyecek. Tabii canı sıkılacak olanlar okuyacaksa o ayrı mesele. Benzin kuyruğundan başladık nerelere geldik. Sırası gelmişken diye başlık da attık, belki de sırası gelip de çoktan geçmiş bile. O tür kuyruklardan ve kuyruklarda yaşanan kargaşalardan memnun isek ayni yola devam. Yarın Brüksel’e gidiyorum, sıra, saygı, hoşgörü, sabır, düzen olan bir yere. Ama daha şimdiden özlemeye başladım ülkemi. Eee ne de olmasa vatanım. Ne atılır ne satılır. Ne kadar düzensizlik ve kargaşa olsa dahi. Unutmayalım ki Kıbrıs Türk halkı tarihinin hiçbir döneminde bu refah düzeyini hiçbir zaman yaşamadı, hayal bile edemezdi. Üstelik hür bir şekilde ve Anavatanın güvencesinde. Bir şeyi sindiremiyorum Anavatanımıza dil uzatılmasını ve devletimizin yıpratılmaya çalışılmasını. Öteki olumsuzluklara alışmaya çalışıyorum, üzümüme baka baka. Şükretmeyi bir öğrenebilsek sırası gelmişken.

FİKRET ŞANAL
Gazi Mağusa

1 Ağustos 2010

No comments:

Post a Comment