Önce “Trafik Cinayetleri Nereye Kadar” başlıklı, ardından trafikte yeni önlemlerle ilgili açıklama gelmesi üzerine “Trafik Bundan Böyle Daha Güvenli Mi Olacak” başlıklı ikinci bir yazı yazdım. Ama daha önceki yazılar gibi bunların da ilgililer tarafından dikkate alınmayacağını düşünerek gazeteye göndermekten vazgeçtim. Nasıl olmasa trafiği idare edenler en iyisini bilirler, en doğrusunu yaparlar, bu güne kadar yaptıkları gibi devam etsinler, biz arada karıştırmayalım dedik Yeni önlemler, birkaç kavşakta yola boya ile dur-stop, yavaş ve sürat limitlerinin yazılacağı, eksik olan otokorulukları için de ihaleye çıkıldığı, yakında trafik eğitim parkının Trafik Kazalarını Önleme Derneği ile birlikte açılışının yapılacağı idi. İnşallah, trafik eğitim parkı projesi de gönüllü trafik müfettişliği projesine veya hurda araba teşhirine yahut öteki göstermelik işlere benzemez. Bunca hadiseden sonra hala trafikte tören yapacak halimiz varsa, çok iyi. Tüm önlemler bunlar mı yani ? Ne yazık ki aynı yerdeyiz, yol aldığımızı sanıyoruz , halbuki aynı dairenin içinde dönüyoruz.
Otokoruluklarının olmaması nedeniyle son günlerde iki kişi hayatını kaybetti. Otokoruluklar henüz ihale safhasında - biraz geç kalınmadı mı? Trafik mazeret dinlemiyor, kim verecek bunun hesabını? Neyse soran olmadıktan sonra mesele yok. Açıklanan önlemlerin trafik kazalarını önleyeceğini hiç sanmıyorum. Önemli olan kazaların önüne geçmektir, toslayacaksa otokoruluklarına toslasın mantığı değil. Koskoca trafik levhalarını görüp aldırış etmeyenler yoldaki yazılara mı aldırış edecek? Trafik Eğitim Parkı’na gelince, adı Kültür Eğitim Parkı olsaydı ve bu amaca yönelik olsaydı daha iyi olurdu kanısındayım. Mesele, trafik kurallarını öğretmekten ziyade bunlara riayet etmeyi öğretebilmektir. İnşallah ters etki yapmaz ve bir şeyler öğrendiğini sananlar, gece evdeki arabanın anahtarlarını kapıp yollara düşmezler. Trafik Eğitim Parkı konusuna ileride ayrıca değineceğim. Zira söz konusu olan insan hayatıdır, başka şeye benzemez.. Bu eğitim parkı konusu haliyle, şoför okulları ile ehliyet sınav müfettişliğine bir soru işareti koymuştur.
Yalnız merak ettiğim bazı hususlar da vardır: Bu yeni önlemlerin şehir içinde araçların takla atmasını, araçların dükkanlara, avlulara, havuzlara girmesini, yaya geçidinde insanların çiğnenmesini nasıl önleyecekleri, ve trafik konusunda bünyesinde deneyimli müdürlerin ve uzman kişilerin bulunduğu Emekli Polisler Derneğinden yararlanmaktan inadına neden kaçınıldığı gibi. Bir de Mağusa Hastanesi karşısında Salamis Yolundaki otobüs durağı önüne dört yıla yakın bir süreden beri çizilmeyen yaya geçidinin ne zaman çizileceğidir.
Ben ve benim düşüncemde olanlar yıllardır yazıyoruz, meğer boşuna zaman harcamışız. Trafiği yönettiğini sananlarla görüşlerimiz, yaklaşımlarımız, tesbitlerimiz farklı. Yıllardır aynı yalelliyi tutturdular gidiyorlar, bildiklerini okuyorlar, kimseye aldırdıkları yok. Vallahi kimler olduğunu bilmiyorum, bir karmaşadır gidiyor, sorumlular kurdela kesenler mi, beyanat verenler mi, geri planda duranlar mı, polis mi ( neyse polisten söz etmeyelim, orada kaynayan bir kazan var zaten ) bilemedik gitti. Havanda su dövüp dövmedikleri yakında anlaşılır, daha önce olduğu gibi. Bu mayanın da ötekiler gibi tutmayacağı belli de, halk hesabı kimden soracak o belli değil. Halk hesap soracak noktaya gelebilirse ve hesap soracak kişi veya merci bulabilirse tabii.
Yakın zamanda Girne’de bir genç kız, sonrasında Girne Boğaz’da başka bir masum, geçen hafta Dipkarpaz’da başka genç bir kız trafiğe kurban gitti. Bu böylece sürüp gidiyor. Anlaşılan halk daha o noktaya gelmedi, yani hesap sorma noktasına. Sn. Milletvekilleri, bu halk size güvenerek Meclise gönderdi, korumanız için canını emanet etti. Çıkınız kürsüye konuşunuz bu halkın temsilcileri olarak, bu iş nereye varacak, ne kadar sürecek? Meclis soruşturması açılsın, insan hayatının bu kadar ucuz olmadığını haykırınız. Trafik politikası devlet - hükümet politikası mı, yoksa dernek politikası mı ?
Altı haftadan beridir Brüksel’deyim, bu arada Almanya, Hollanda, Fransa ve İtalya’yı gezme fırsatı buldum. Gezip eğleneceğime, o havaya adapte olup o muhteşem güzelliklerin tadını çıkaracağıma yürüdüm durdum hep trafiği düşündüm inceledim. Kafam sürekli bunlarla meşgul oldu, bir türlü atamadım aklımdan. Üstelik trafik hususunda artık yazmayacağıma karar verdiğim halde. Ama Sn Ali Baturay’ı geçen haftaki yazısından dolayı tebrik etmek için arayıp sohbet ettikten sonra yazmaya karar verdim, belki bir işe yarar diye - en azından vatandaş açısından.
Niyetim bu olağanüstü yerlerden ilginç notlar aktarmaktı, ama ne yazık ki ülkemizde yaşanan trafik felaketlerini duydukça insanın başka şeyler yazması gelmiyor içinden. Oralarda alt yapılar, üst yapılar, tüneller, her türlü amaca yönelik çeşitli trafik ve bilgilendirici işaretler vs her şey muntazam, adeta kurulu saat gibi işliyor. O yollarda arabalar, motosikletler, yüzbinlerce insan sel gibi akıp güven içinde giderken insan hayatına verilen önem ön sırada yer alıyor. Bizde yaya geçidinde, kaldırım dışındaki boş arazide insanlar çiğnenir, şehir içinde arabalarla takla atılır, avlulara, evlere, havuzlara girilir, refüjlerden sıçrayarak karşı şeride geçilir. Sözünü ettiğim ülkelerde trafik yasalara ve insanlara saygı ile, sabır ile, hoşgörü ile beslenip hayat buluyor. Bu küçücük ülkede bunu başaramadık, ne halk ne de idare olarak. Bu değerleri trafiğe ve dolayısıyle de sosyal yaşama kazandırmak durumundayız. Bu kadar aciz bu kadar geri miyiz? Gerek halk ve gerekse de idare olarak birlikte hareket edip bunu başarmak ve akan kanı durdurmak zorundayız, başka yolu yok. Zira sorun hepimizin sorunudur. Neden bizde trafik sözü edilen değerlerle değil de kanla beslenerek, genç yaşlı çocuk demeden zamansız alıp götürüyor, vampirmiş gibi? Herkesin Ramazan Bayramını kutlar, sağlıklı güzel günler dilerim.
Fikret ŞANAL. Brüksel.
08.09.2010
Sunday, September 19, 2010
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment